18 Mart 2017 Cumartesi

Okuma Yorum / Kuşlar Yasına Gider - Hasan Ali Toptaş









Bu kitapla ilgili söyleyebileceğim ilk şey açıkçası "daha önce okuduğum hiç bir kitaba benzemiyor" olacak. Çok sevdiğim bir arkadaşımın hediye etmesiyle kitaba ve Hasan Ali Toptaş'a ulaştım. Ve yazarın diğer kitaplarını da en kısa sürede edinmeye karar verdim kitabı okurken.



Bu kısa girişin ardından kitabın bana kendisi hakkında birşeyler yazma isteği uyandırmasının sebeplerine gelelim. öncelikle kitabın kapağından başlayacak olursak,(yukardaki görsele tıkladığınızda büyüyecektir.) kapağa fotoğraf konmasını yanlış bulmuyorum fakat bence kapaktaki fotoğraf tam olarak kitabın içeriğini ve kitabın hissettirdiği duyguları yansıtmıyor. ancak yine de kitapta geçen karakterlerin samimiyetine yakın bulduğumu söyleyebilirim. yani kapak evet samimi ama kitabın içi, kapaktakinden çok daha ilgi çekici ve aydınlık; kapak, kitabın hakkını verememiş, kitabı karanlık göstermiş fikrimce. ancak kitabı çevirdiğinizde karşınıza çıkan arka söz "Zaten o yıllarda burnumuzun ucunda gezinen bir mazot kokusuydu babam, kulağımızda çınlayan uzak bir motor sesiydi ve az evvel dediğim gibi, gitti mi gelmek bilmezdi bir türlü." tam olarak bu kitaptan seçilip arka söz olarak yazılması gereken cümleler kesinlikle.


Baştan sona kendisini içinden bir an kopmadan okutan bir kitap. cümleler ardı ardına o kadar akıcı ilerliyor, sizi öyle içine alıyor ki okurken kendinizi içerdeki karakterlerden biri zannedebilirsiniz. sanki o oturma odasında onlar cümbür cemaat otururlarken siz de o odanın bir köşesindesiniz, konuşmaları okumuyor da dinliyor gibi hissediyorsunuz. karakterler o kadar sahici ki kitabın bir biyografi/otobiyografi olmadığına inanamıyorsunuz. karakterlerin özellikleri öylesine içimizden, hoş, sade, abartısız ki bu insanlar bir hayal dünyasından çıkmış olamaz bunlar gerçek, demekten kendimi alamadım.
kitaptaki yazarın (kitabın baş kahramanı da bir roman yazarı) babası ile ilişkisi, bir evlat olarak yaptıkları, babasına karşı hissettiği mesuliyet duygusu günümüzde malesef öylesine azalmış meziyetler ki insan okurken hayran kalmaktan kendini alamıyor.

Kitap, konusu itibariyle okunmadan evvel belki de uygun olmayan tabiriyle sıkıcı zannedilebilir, bu yorumu belki haklı da bulabiliriz çünkü romanlarda alışılagelen entrika, intikam, aşk, şehvet, hırs vs. gibi hiçbir "merak uyandırıcı" içerik barındırmıyor. ve yazarın böyle yalın bir içerikle böylesine sürükleyici bir dile ulaşması kesinlikle bu konuda eline su dökülemez bir usta olduğunu ispatlıyor.
kendinize bir iyilik yapın ve sakin bir kafayla bir haftasonunuzda "Kuşlar Yasına Gider" okuyun, sevdiklerinize de okutun bu kitabı. ben şanslıydım çünkü bu kitaba en sakin zamanlarımda ulaştım, bir şehirler arası yolculuğumda okumaya başladım.


Küçücük bir uyarı: babasını kaybetmemiş olanlar için dahi çok derin duygular içeren kitabı babasını kaybedenlerin okumasını çok şiddetle tavsiye edemiyor tamamen kendi tercihlerine bırakıyorum. çünkü beni çokça ağlatmış bulunuyor.



18.03.17
znt